


Çorlu Devlet Hastanesi’ne gece yarısı getirilmiştim. Banyoda ayağım kaymış, düşüp kürek kemiğimi kırmıştım. Gün ağarana kadar sadece bir doktor ilgilendi; onun dışında kimse bakmadı. Mesai başladıktan sonra, aynı hastanede 35 yıldır operatör doktor olarak çalışan Recep Bey, bana sonda takılması gerektiğine karar verdiğini açıkladı. Hastanede kaldığım 10 gün boyunca bu işlem tam 6 kez denendi.
Hatta gece yarısı saat 03.00’te bile yeni mezun hemşireler tarafından tekrar denendi. Ancak başarılı olamadılar ve beni kan revan içinde bıraktılar. Doktor Recep Bey’in talimatıyla hazırlıklı gelmişlerdi; yanlarında personel kıyafetleri vardı. Üzerimdeki tüm giysiler çıkarılıp imha edildi. 10 gün boyunca her gece ilaç dolu şırıngalarla gelen görevliler bana iğne yapıp gidiyorlardı. Doktora yapılan iğnenin adını sorduğumda, “Senin rahat bir gece geçirmen için” yanıtını aldım. Ancak, esas ilgilenmesi gereken ortopedi doktoruyla tanışmak kısmet olmamıştı.
Bu süreçte yürümekte her geçen gün daha da zorlanıyordum. Üniversite hastanesinde yapılan tetkiklerde, boyundan damara giden iki atardamarın %30 tıkalı olduğu ortaya çıktı. Yaşlı olmam nedeniyle ameliyat yapılamıyordu. Bir pıhtı oluşmaması için kan sulandırıcı ilaçlara önem verildi ve rahatsızlığımın nedeni bulunmuş oldu.
Bu süreçte üç hastane aynı noktada birleşiyordu. Bende tehlikeli seviyede kan eksikliği olmasına rağmen kan ihtiyacım karşılanamıyordu. Bunun üzerine Tekirdağ Şehir Hastanesi’ne gitmeye karar verdim. Ancak ne yazık ki Yeniçiftlik’ten kalkan toplu taşıma araçlarının hastaneye yolcu alması yasaklanmıştı.
Bildiğim kadarıyla Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’nin vatandaşa ücretsiz hizmet veren dört modern ambulansı vardı. Üç gün sonrası için sabah saat 09.30’da evden alınmam kararlaştırıldı.
Ambulans sabah tertemiz kıyafetler içinde kapının önüne geldi. Hastanenin ambulans giriş kapısını geçerken uyarmaya çalıştım ama hasta girişine yönlendirildik. Yanımda damadım, Giresun’un tanınmış kömür tüccarlarından Mehmet Yılmaz ve Beykoz’da yaşayan oğlum Tayfun Büyükoğlu vardı.
Ambulansta görevli personel açıklama yaptı. Damat ve oğlum ana kapıdan giriş yaptı ve boş bir tekerlekli sedye bularak beni sedyeye aldılar. Sonra da “Allah yardımcınız olsun” diyerek ayrıldılar.
Hastanenin ana giriş kapısından acil bölüme kadar biraz zorluk çektik. Kayıt işlemleri tamamlandıktan sonra benden kan alındı ve 6. katta, iki kişilik bir odada boş yer bulundu. Ancak burada sadece 48 saat kalabildik.
Damadım şeker hastasıdır ve haksızlığa dayanamaz.
Hastaneye giriş yaptıktan iki gün sonra, cumartesi günü tedavi iyi gidiyordu. İlk kez beş ünite kan verilmişti. Yemekler oldukça iyiydi. Ancak tedavi yarıda kaldı ve Devlet Hastanesi’nden resmen kovulduk.
Başhekim Cihangir Bey bunu ilk kez duyacak. İl Sağlık Müdür Yardımcısı Zafer Bey’in nasıl bir tutum sergileyeceğini bilemiyorum. Çorlu Devlet Hastanesi’ndeki Op. Dr. Recep Bey’i korumak için kendisine dilekçe vermiştim.
Gerçekten o dilekçeye ne oldu?
Güven Tekirdağ Gazetesi’nin 76. sayısından alınmıştır.
TEKİRDAĞ CANLI HABER