Mehmet Altaş (Köşe Yazısı) ERTUĞRUL FIRKATEYNİ (ERTUĞRUL FACİASI) - Tekirdağ Canlı HaberTekirdağ Canlı Haber

14 Şubat 2025 - 07:44

Mehmet Altaş (Köşe Yazısı) ERTUĞRUL FIRKATEYNİ (ERTUĞRUL FACİASI)

reklam
Mehmet Altaş (Köşe Yazısı) ERTUĞRUL FIRKATEYNİ (ERTUĞRUL FACİASI)
Son Güncelleme :

23 Ocak 2025 - 10:46

306 views
reklam -->

Yıl 1988; Japonya içinde bulunduğu kapalı siyasetine son verip, dünyaya açılmaya karar veriyor. Esas hedefi zamanın önemli ülkeleri ile dostluklar kurmak ve tehlikeli gördüğü Rusya’ya karşı müttefikler bulmaktır. Bu ülkelerden biride Osmanlı İmparatorluğudur.

Osmanlı İmparatorluğuna ilk resmi Japon ziyareti o yıllarda gerçekleşiyor. İmparator Meice’nin amcası 2.Abdulhamid’i ziyaret ediyor. Bir yıl sonrada bu ziyareti iade etmek için Japonya’ya yolculuk düzenleniyor.

Ertuğrul Fırkateyni

Sefere çıkacak gemi Ertuğrul Fırkateyni. Atanan gemi komutanı Albay Osman. Asli görevi Padişah nişanını Japon imparatoruna göndermek. Ertuğrul gemisinin kaptanı Cumhuriyet döneminin ilk Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel’in dedesi Tekirdağ’lı Yarbay Ali Mehmet Beydir.

Ertuğrul Fırkateyni Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmış ve 19 Ekim 1863 tarihinde Padişah huzurunda denize indirilmiştir.

Kazanın tanıklarından biri Bartın’lı Ahmet Erkiş’tir. Ertuğrul’un Tokyo günlerini ve son dakikalarını Büyükelçi Hüsrev Gerede’nin 1956 yılında yazmış olduğu “Ertuğrul Şehitlerimiz ve Muhteşem Anıtları “adlı kitabında bu denizciyle daha evvel Bartınlı Gazeteci İbrahim Cemal Aliş ile yapmış olduğu söyleşiyi şöyle aktarıyor;

(Bartınlı Araştırmacı-Yazar Çetin Asma Arşivi)

“…Birçok Çin ve Japon limanlarına uğrayarak 7 Haziran 1890 günü Yokohoma Limanına vardık. Direklerimize vatanımızın renklerini, bayraklarını çektik. 101 pare top attık. Japonlar cevap verdiler. Limanda Rus, İngiliz ve başka ecnebi gemileri vardı. Onları da bayrakla ve ayrı ayrı 21 pare top atarak selamladık. Onlar da karşılık verdiler. Böylece güzel bayrağımız bütün gün dalgalandı. Japon denizciler gemimize ziyarete geldiler. Biz de ziyareti iade ettik. Nihayet karaya çıkmaya izin verildi. Ben o zaman 25 yaşında idim. Memleketi gezdim. Birçok defa Tokyo şehrine gittim. İki şeyi unutamam. Bunlardan birincisi Japon konukseverliğidir. Bize samimi dostlukla, çok ince bir nezaketle muamele ettiler. Satın aldığımız şeylerin parasını bile verdirmediler. İkincisi ise pus pus arabaları. Ömrümde böyle bir şey görmemiştim. Biz oradayken gemimizde salgın hastalık çıktı. 13 vatandaşımız hakkın rahmetine kavuştu. Hepimizi karaya çıkardılar. Çadırlar kurarak karantinaya aldılar. Gemiyi halatların varıncaya kadar dezenfekte ettiler. Fakat hastalığın önüne geçilemiyordu. Nihayet dönüşe karar verilmişti. Japonlar gitmeyin. Hava fenadır! Batarsınız! Diye nasihat ediyorlardı. Fakat biz ne olursa olsun dönmeye karar vermiştik. 15 Eylül 1890 tarihinde hareket ettik. Dördüncü gün dehşetli bir fırtına koptu. Kara görünmüyor. Denizin üstünde bizden başka gemi yok. Saman çöpü gibi sallanıyoruz. Dağ gibi bir dalga gemimizin üzerine çöktü. Arkadan başkaları geldi.  Mürettebatta kargaşalık… Gemimiz su almaya başladı… Arkadaşlar halatlara tırmanmaya başladılar. Fakat dev dalgalar direkleri aşıyordu.  Bu sırada korkunç bir çatırtı duyuldu.  Gemi bir kayaya çarpmıştı.  Denize düştüm.  Bir tahta parçasına sarıldım.  Dalga beni dibe sürükledi.  Boğulmak üzereyken, nasıl olduğunu anlamadan kendimi bir kayanın üzerin de buldum. Kurtulmuştum. Çıldırmış denizin ortasında aynı kaya üzerinde yanımda birkaç arkadaşım daha vardı.  Sevinçten hüngür hüngür ağlıyorduk. Yakında bir deniz feneri gözümüze ilişti. Kendini kurtarabilen öbür arkadaşların sığındığı bu fener civarına bin bir tehlike ve zorlukla canlarımızı atabilmiştik. 70 kişi kadardık bu adacıkta çıplak, aç, bir damla içecek suya muhtaç, ümidimizi kesmedik.  Nihayet bir gemi gördük.  Bir Alman savaş gemisiymiş. Yanaştı ve bizi aldı.  Hastanesi olan bir limana götürdü. 70 gün kadar orada tedavi gördük. İzzettin ve Talia vapurlarımızın karşıladığı iki Japon gemisiyle dört ay kadar süren bir yolculuktan sonra İstanbul’a geldik.  Madalya verdiler ve bizi terhis ettiler. “

OKYANUSA AÇILAN İLK GEMİMİZDİR ERTUĞRUL FIRKATEYNİ… Ama donanmayı çürüten bir anlayış nedeniyle on bir yıl Haliç’ten hiç çıkmamıştı, dibi midye bağlamıştı, bakımsızdı… Görevini tamamladı Ertuğrul ama geri dönüş yolunda hiç bilmediği okyanus fırtınasına yenik düştü. Kaptan Ali Bey’in torunu olan Hasan Ali Yücel’in oğlu Can Yücel şu dizeler ile anlatır Ertuğrul faciasını:

Ertuğrul Fırkateyni Kaptanı Tekirdağlı Yarbay Ali Bey

“ÜÇ DİREKLİ BİR FIRKATEYNDİR GEMİMİZ

UĞUR OLA CAPONYADIR YOLUMUZ

ERTUĞRUL SÜVARİSİYİM GAYRI BEN

DEDEM ALİ BEY

KAYALARA TOSLUYORUZ CAPON AÇIKLARINDA

BAĞIRIYORUM EMİREM MEMEDE

ATLA SEN BEN GEMİMLE BATACAĞIM”

Büyük kızını kırk günlük ikizlerini ve lohusa eşi Ayşe’yi yatağında bırakıp gitti Tekirdağ’ın Dedecik köyünden Deniz Süvari Yarbay Ali Bey. Deniz sevdası ile Heybeliada okulundan engin denizlere açılıyor ve binlerce kilometre uzakta üniforması ile çok sevdiği denizlerde 580 arkadaşı ile birlikte hayatını kaybediyor.

Ertuğrul Süvarisi Yarbay Ali Bey İstanbul’daki eşi Ayşe hanıma uğradığı her limandan aksatmadan mektuplar yollar. 2007 yılında Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in kızı, Can Yücelin kardeşi Canan Yücel Eronat “Ertuğrul Süvarisi Ali Bey’den Ayşe Hanım’a mektuplar” isimli kitabında bu mektupları toplar. 32 adet mektup günümüze ulaşır.  Aşkla kaleme alınarak aksatılmadan yollanmış 104 sayfa tutan mektuplar, bu tarihi seferin hikayesinin yanı sıra, bir dönemin insan ilişkilerini de anlatıyor.

18 Temmuz 1305 Ali Bey’den gelen ilk MEKTUP “İsmetli, hakikatli, feragatli, sadakatli Kadınım, Efendi Hazretleri “hitabıyla başlıyor. İlk mektuptan anlaşıldığı üzere Haliçten uğurlanan gemi 4 gün sonra Mısır’a ulaşmıştır. “Lehülhamd Port Said’e salimen muvassalat olunduysa da Port Said’den hareketimizin ikinci günü dahilinde kılavuz vasıtası ile hareket olunmakta iken Timsah gölüne vardığımızda gemi suyu suyuna buldu. Bu tafsilatı yazmaktan maksadım İstanbul’da bir takım eksik sözler işitip merak etmeyesiniz efendim.  Süvari-yi Ertuğrul Ali”  5 HAZİRAN 1890 Heyet Japonya İmparatoru tarafında kabul edilmiş, Abdülhamit Han’ın gönderdiği hediye ve nişanlar kabul edilmiştir. Japon İmparatoru da Gemi komutanı Osman Paşa ve Osmanlı Sultanı’na iletilmek üzere hediye ve nişanlar takdim edilmiştir. “Bu defa dahi kumandanımız Paşa Hazretleri tarafından tarafı şahaneden hami oldukları nişan imtiyaz ve vesai emanetler Japonya İmparatoruna takdim buyurdular. O gece onurumuza sofralarına kabul buyurdular. İşimiz biterse de havalar müsaadesi şart olduğu. Ali bey muson yağmurlarına dikkat çekmektedir. 22 Haziran tarihli mektubunda ise Ali Bey, Japonya ve Amerika’daki posta telgraf hizmetlerinin hızından etkilendiğini anlatıyor. “Velakin şimdi Singapur misüllü Yokohoma’dayız.  Ama kıyam zamanımız belli değil. Bu mektubu Amerika tarikiyle gönderiyorum ki hem frenklerde olan gayreti hem vapurlardaki sürati anlamalı. Bizim mektubu götüren vapur 12 günde Amerika’ya varacak. “

İsmail Can Akan arşivi

TOKYODAN HAREKET VE DÖNÜŞ YOLU: 14 Haziran 1890 günü İstanbul’dan Ertuğrul’a talimat verilmiştir. 15 Haziran’da Tokyo’dan ayrılmaları istenmiştir. Dönüş yolu için bazı talimatlar verilmiştir; Hiçbir limanda bir aydan fazla kalınmaması, uygun rüzgâr beklenerek kömür tasarrufuna gidilmesi ve dönüş masrafı için 5 bin Lira gönderilecek ise de, başka ilave para istenmemesi istenmiştir.

KAZA: Ertuğrul Mürettebatı Japonya’da üstlendikleri özel görevleri yerine getirmiştir. Yokohoma’dan çok uzaktaki vatana doğru 15 Eylül 1890’da yola koyuldular. Ali Bey Ayşe’sine kavuşacağı için mutluydu. Herkesin bir bekleyen Ayşe’si vardı. 15 Ay gibi uzun bir zaman geçmişti. Komutan Osman Paşa’nın gemi Singapur’dayken bir oğlu dünyaya gelmişti.

“YOL VER SERDÜMEN YOL VER

GECE GÜNDÜZ SEYREDELİM

BİR HAVAYA RABBİM YOL VER

VATANIMIZA DÖNELİM”

Ertuğrul yola koyulduktan kısa süre sonra fırtınaya yakalandı. 73 metrelik fırkateynin mürettebatı saatler boyu dev dalgalar ile boğuştu. Dalgalar ile mücadele sırasında dümenin kırılması çaresizliğin son noktası oldu. Ertuğrul 16 Eylül 1890’da Kii yarım adasının Koşinazaki Feneri önünde kayalıklara çarptı ve suya gömüldü.  Kazadan sadece 69 denizci kurtuldu. Geminin komutanı Osman Paşa ve 580 denizci Japonya’nın Wakayama ilinin Kuşimoto kentinin Oşima köyü açıklarında okyanusun derinliklerinde yatıyorlar. Ayşe’nin yazdığı mektupları şimdi Kuşimoto açıklarında okyanusun derinliklerindedir.          

KAYNAK:

1-Bartın Gazetesi-Mehmet Erkiş röportajı 2 Eylül 1937 tarih ve 607 sayılı nüsha

2-Hüsrev Gerede/Ertuğrul Şehitlerimiz ve Muhteşem Anıtları/Deniz Kuvvetleri Basım evi-1956

3-Canan Yücel Aronat/Ertuğrul Süvarisi Yarbay Ali Bey’den Ayşe Hanıma Mektuplar İşbankası Kültür Yayınları 2007

4-İsmail Can Akan arşivi (Fotoğraflar)

5-Bartınlı Araştırmacı-Yazar Çetin Asma  arşivi (Ahmet Erkiş ve Bartın Gazetesi sahibi Cemal Aliş Fotoğrafı)

Güven Tekirdağ Gazetesi’nin 72. sayısından alınmıştır.

TEKİRDAĞ CANLI HABER

reklam

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
reklam-->
reklam