
Hayat bazen insanı, hiç beklemediği bir anda en ağır sınavla yüzleştirir. İşte bugün size anlatacağım olay, sadece bir hastalık hikâyesi değil; sağlık sistemimizin, ihmalkârlığın, sorumsuzluğun ve duyarsızlığın insan hayatına nasıl mal olabileceğinin canlı örneğidir.
Olayın Kahramanı 65 yaşındaki Selçuk Tayfun Büyükoğlu… SSK emeklisi. Beykoz Cumhuriyet Köyü’nde 30 yıldır yaşayan, yumurtadan sülün ve av köpeği yetiştiren, Türkiye’den Avrupa’ya, Amerika’ya kadar av meraklısı herkesin tanıdığı bir isim. Av turizmi denince Cumhuriyet Köyü’nde aklımıza gelen ilk kişi.
Diğer İsim: Köyün Doktoru, köy sağlık ocağında görev yapan Dr. Hakan. Depremde ailesini kaybetmiş, psikolojik sorunları olduğu çevrede konuşulan, uzun süredir sağlık ocağında görev yapan bir doktor. İddialara göre mesai saatleri içinde dahi alkol aldığı söyleniyor.
Yıl 2013… Selçuk Tayfun bir gece ansızın fenalaşıyor. İdrarı kıpkırmızı, dayanılmaz ağrı içinde, sürekli kusuyor. Köyde ilk durak: sağlık ocağı. Dr. Hakan, hastaya iki iğne yapıyor, iki hap içiriyor ve: “Sabaha bir şeyin kalmaz,” diyor.
Ama o iğneler ve haplar bilgisayara işlenmiyor. İşte felaket tam da burada başlıyor… Ağrılar dayanılmaz hale gelince, dostlarının yardımıyla Selçuk Tayfun Paşabahçe Devlet Hastanesi’ne götürülüyor. Kan alınıyor. Sonuç ekrana düştüğünde laboratuvar görevlisi şoke oluyor. Kandaki alyuvar ve akyuvarlar birbirini yok ediyor!
Doktorlar kan grubunu bile tespit edemiyor. Durum kritik. Acil sevk kararı alınıyor. Ama yapılması gerekenin aksine: Ne ambulans var, ne refakatçi doktor! Hastamız kendi imkânlarıyla Göztepe SSK’ya götürülüyor.
Acil servis, kan alıyor. Kan grubu hâlâ tespit edilemiyor. Hastanın yüzü altın sarısına dönmüş halde. Ağrı, kusma, kırmızı idrar devam ediyor.
Sabah olunca bölüm sorumlusu Doç. Dr. Mehmet Uzunoğlu: “İdrar yollarında mikrobik durum,” diyor ve antibiyotik tedavisi başlatıyor. Aynı anda kan takviyesi yapılıyor. Ama teşhis hala yok.
Hastanın kanı her gönderildiğinde alyuvar ve akyuvarlar laboratuvara varmadan yok oluyor. Sebep? Kan örneği soğukta bozuluyor. Ve kimse bunu fark etmiyor.
Tam bu sırada devreye bir isim giriyor: Eski İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca
Hekimlerle iletişim kuruyor, sürecin üzerine gidiyor, sorumluluklar netleşiyor. Ve nihayet bir kan hastalıkları uzmanı geliyor.
Tek talimat: “Kan alındığı an, tüp sıcak su içinde laboratuvara ulaşacak.” İlk deneme yapılıyor. Sonuç: Kan çökmesi duruyor. Savaş bitiyor. Selçuk Tayfun artık hayata dönüyor. Pazartesi ultrason, antibiyotik tedavisi devam… Taburculuk ihtimali yüksek. Fakat…
Cumhuriyet Köyü Sağlık Ocağı’nda görevli Dr. Hakan hakkında, “Yapılan iğneyi sisteme işlememek” nedeniyle İl Sağlık Müdürlüğü soruşturma başlatıyor.
Bir insanın hayatı, bir doktorun dikkatsizliğine, bir ihmalin satır arasına, bir sağlık sisteminin karmaşasına teslim edilemez.
Selçuk Tayfun bugün yaşıyorsa, bu tesadüf değil, insan dayanışmasının ve ısrarın sonucudur.
Ve buradan, özellikle Tülay ve Yavuz Kaynarca ailesine bir kez daha teşekkür etmek gerekir.
Çünkü bazen bir telefon, bir ısrar, bir takip hayat kurtarır.
Güven Tekirdağ Gazetesi’nin 92. sayısından alınmıştır.
TEKİRDAĞ CANLI HABER

-->