29 Ekim Kadınları Derneği Tekirdağ Şubesi ile Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)’ın işbirliğinde “Çocuk Yaşta ve Zorla Evliliklere Karşı Dayanışma Stratejileri” adı altındaki çalıştay gerçekleştirildi.
Eğitim İş Tekirdağ 1 Nolu Şube toplantı salonunda gerçekleşen çalıştay 29 Ekim Kadınları Derneği Tekirdağ Şube Başkanı Seval Eşer’in konuşması ile başlarken Eşer yaptığı konuşmada şunları söyledi:
SEVAL EŞER: “NARİN VE SILA BEBEĞİN BAŞINA GELENİN SEBEBİ ATAERKİL TOPLUM VE EŞİTSİZ AİLE YAPISIDIR”
“Bugün burada buluşma nedenimiz çocuk yaşta zorla evlendirme olgusunu irdelemek. Ama önce günlerdir ülkenin gündemindeki Narin ve Sıla’yı anmadan konuya giremedim. Biri, nedeni “bulun(a)mayan” bir sebeple katledildi. Diğeri ise tecavüz ve fiziksel şiddet nedeniyle yaşam savaşı veriyor. Sıla, Narin ve çocuk yaşta evlendirilen bir kız çocuğunun ortak yanı sadece çocuk olmaları ve hak ihlaline maruz bırakılmaları değil. Asıl önemli ortak noktaları; Bu çocukların başına gelenin kök sebebinin aynı olması; yani ataerkil toplum ve eşitsiz aile yapısıdır.
Her üçünün de başına gelenler, cinsiyetçi ideolojinin, çocukları ve kadınları erkekler için yaratılmış, onlara tabi varlıklar olarak göstermesi ve erkek cinselliğinin pohpohlanmasının sonucudur. TV ‘lerde günlerdir Narin ve Sıla’yı konuşuluyor ama bunlardan bahsedilmiyor. Çocuklara karşı cinsel şiddetin nedenlerini, önleme ve korumanın yollarını uzmanları ile tartışmak şöyle dursun, failler değil çocukların anneleri konuşuldu en çok. Düşünün her mahallede ücretsiz yâda uygun ücretli kreş olsaydı Sıla’nın annesi çocuğunu komşuya bırakır mıydı sizce? Ya da iki çocuğun tüm sorumluluğu neden kadının üzerinde bu çocukların bir babası yok mu? diye neden sorulmuyor? Narin vakasının nasıl konuşulduğuna girmiyorum bile. Hepimiz tanık olduk. Şiddetin pornografisi yapıldı.
“TÜRKİYE’DE DE BUNU İSTEYENLER VAR”
İnfial yaratan her şiddet olayının ardından toplum, medyanın da çok önemli desteği ile idam, hadım, kısas gibi çağdışı cezalandırma yöntemlerini hatırlıyor. Oysaki kadına ve çocuğa karşı suçların yüksek olduğu ülkelerin bir kısmında örneğin Hindistan’da idam cezası uygulanıyor. Ama bu suçlar bitmiyor.
Örneğin, Pakistan’ın kimi bölgelerinde şeri hukukun kısas hükmü uygulanıyor. Bir erkek kadına karşı tecavüz suçu işlerse, mağdurun ailesindeki erkekler failin ailesindeki kadınlara tecavüz ediyor. Bu garip ve insanlık dışı, intikamcı cezalandırma yöntemi uygulanan Pakistan’da tecavüz suçu sona mı eriyor? Tabii ki hayır.
Konumuza dönersek; çocuk yaşta zorla evlendirme çok yönlü olumsuz sonuçları olan bir cinsel istismar biçimidir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, kadınları olduğu gibi çocukları da “erkeğin malı” olarak gören anlayış ile el ele, onları metalaştırarak bedenleri ve emekleri üzerinden iktidarını sürdüren ataerkil, kapitalist toplum düzeniyle ilgilidir. Salt ağır ceza odaklı yaklaşmak,konuyu evrensel insan, çocuk ve kadın hakları bağlamından ayırarak dile getirmek çözümden uzaklaştırıyor..
9 yaşında bir kız çocuğunu kendisinden minimum 15 yaş büyük bir erkekle zorla yada çeşitli baskı araçları vasıtasıyla “ikna” ederek evlendirmek de “evlilik adı altında meşrulaştırılan” bir tecavüz aslında. 15 yaş büyük erkekle evlendirme UNİCEF raporlarına göre bir dünya ortalaması. 9 yaş dini bir iddiaya dayanıyor. Biliyorsunuz Irak meclisinde kız çocuklarının evlenme yaşı olarak kabul edildi. Türkiye’de de bunu isteyenler var. Sayıları çıkardıkları gürültü kadar çok değil. Ama ne yazık ki iktidar araçlarını kullanabiliyorlar. 9 yaş Diyanet’in internet sitesinde zikredildi birkaç sene önce. “Kızların 9, erkeklerin 12 yaşında buluğ çağına geçtiği” ve “Buluğ çağına gelenlerin evlenebileceği” ifade edildi. Tepki yağınca bu ifadeler siteden kaldırıldı. Kimse çocuğunu 9-10-15 yaşlarında evlendirmemeli, bu İslam’a aykırıdır” açıklaması yaptı. Gördüğünüz gibi Medeni Yasa’da belirtilen 18 yaş sınırı bu açıklamada da zikredilmedi. Medeni yasamıza göre 18 yaşını doldurmuş olmak şartı var. 17 yaşında aile izniyle, 16 yaşında ise çok çok elzem bir gerekçesi varsa mahkeme kararıyla evlenebilir diyor diyor.
Diyanetin 9 yaş söylemi başka şekillerde devam etti aslında. 9 yaşından büyük kız çocukları için eski eşe iştirak nafakası ödemek haramdır denilerek yine evlenme yaşına dolaylı gönderme yapılmış oldu. Daha da ileri gidenler oldu. Çocuk yaşta evlilikleri Kuran’a dayandırarak “Evlilikle ilgili şeriatımız İslam’ın yaş haddi yoktur” diyerek evlenme yaşını bebeklere kadar indiren Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız gibi sözüm ona “sivil toplum” mensupları maalesef konuşmaya devam ediyor.
“BÜYÜK HAYALLERE ADIM ADIM KÜÇÜK KÜÇÜK YAKLAŞMAYI PLANLARSAK HER ŞEY MÜMKÜN”
Ve evet Çocuk yaşta zorla evlendirmeler hızla artıyor. Elde sağlıklı veri yok tabii ki. Ama zaman zaman hastanelerden duyduğumuz çocuk gebe oranları durumu anlatmaya yetiyor. Din, kültür, gelenek örtüsüyle meşrulaştırılmakla kalınmadı yasal olarak da önünü açacak yapısal adımlar atıldı.
Çocuk cinsel istismarını ve kız çocuklarını evlendirmeyi doğrudan ve dolaylı biçimlerde körükleyen, cesaretlendiren yapısal, yasal adımlardan ilki 12 yıllık kesintisiz temel eğitim sisteminden çıkılmasıydı. 4+4+4 düzenine geçilmesi kız çocuklarını dördüncü sınıfta, 10 yaşlarındayken eğitimden alarak evlendirmek isteyenlerin önünü açtı. Sonra AYM’nin resmi nikah olmaksızın dini nikah kıyılması yasağını iptal eden kararıyla imam nikahının, dolayısıyla çocuk yaşta evlendirmeye zemin yaratıldı. Medeni Yasa’yı defalarca ihlal eden açıklamaları ile bildiğimiz Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Müftülüklere Anayasa’nın laiklik ilkesi ayaklar altına alınarak tanınan resmi nikah kıyma yetkisinin yasalaşmasından sonra kaç kız çocuğunun resmi nikahla da evlendirildiğini sormaya kimse girişmiyor bile.
Son zamanlarda sorunları sıralarken hep aklımıza gelen soru şu oluyor: Peki NE YAPMALI. Nereye baksak dökülüyor, neye el atsak elimizde kalıyor. Özellikle yoksulluk çocuk yaşta evlendirmeleri çok artırıyor. Yoksulluğa karşı ne yapabiliriz ki? Gibi bir çok soru beraberinde geliyor..
Evet zor. Ama halen yapacak çok şey var. Gücümüzü ve sözümüzü buluşturursak, çok ta büyük ulaşılması zor hayaller kurmazsak, ya da büyük hayallere adım adım küçük küçük yaklaşmayı planlarsak her şey mümkün.
Şimdi Kadınlarla Dayanışma Vakfından sevgi arkadaşlarımız bize daha detaylı bir çerçeve çizmeye çalışacak. Sonrasında hem soru-cevap- öneri kısmında ve öğleden sonraki çalışma oturumunda birlikte konuşacağız bunları.”
29 Ekim Kadınları Derneği Tekirdağ Şube Başkanı Seval Eşer’in konuşmasının ardından çalıştay “Gelenek, yoksulluk ve cinsiyet eşitsizliği üçgeninde kaybedilen gelecek” sunumu, “Mücadele araçlarımız” sunumu ve “Çocuk Yaşta ve Zorla Evliliklere Karşı Dayanışma Stratejileri” konulu çalıştay ile devam ederken “Ortak Mücadele Sunumları” ile sona erdi.
Özlem Gürakar
GÜVEN TEKİRDAĞ GAZETESİ – TEKİRDAĞ CANLI HABER